organisiert von: Demokratisches Bündnis gegen Erdogan: AABF, AAGT, AAKM, ADHF, AGID, ALINTERI, AKS, AfA, ATIGF, AUGE, AvEG-Kon, Demokratisches Gemeinschaftsbündnis, DIDF, DIDF-Jugend, Feykom, Freiheit und Sol
Location: Praterstern , Venediger-Au-Park
Url: https://www.facebook.com/events/468357626600540/

Aufruftext Deutsch:

Nein zu Erdogan! Gegen die Niederhaltung der Arbeitenden! Gegen die Unterdrückung der Arbeiter- und Gewerkschaftsbewegung! Gegen die Verfolgung der Revolutionäre! Gegen die Niederschlagung der Gezi-Bewegung! Gegen die Diskriminierung, Verfolgung und Unterdrückung der Aleviten, Kurden, Armenier und anderer religiöser und ethnischer Gruppen! Gegen die staatlichen Repressionen, Verfolgungen, Todschläge, Morde, Massaker und schmutzigen Kriege des autoritären AKP-Regimes!

Nein zum Auftritt Erdogans in Wien! Nein zum reaktionären AKP-Regime!

Der türkische Ministerpräsident Recep Tayyip Erdogan kommt am 19. Juni nach Wien. Wie unlängst schon in Köln wird er nunmehr auch in Wien eine seiner berüchtigten Massenansprachen halten. Die AKP-nahe UETD (Union Türkisch-Europäische Demokraten) bietet dem „neuen Sultan von Ankara“ damit kurz vor den Präsidentschaftswahlen in der Türkei erneut eine Bühne für seinen Wahlkampf und trägt darin zugleich die sozial-reaktionäre Politik und die Konfliktlinien des AKP-Regimes nach Österreich. Eine Politik, die sich durch einen immer autoritäreren Charakter und eine zunehmende Faschisierung der Gesellschaft auszeichnet. Die brutale Niederschlagung der kraftvollen Gezi-Bewegung vor knapp einem Jahr ist uns allen nur zu gut in Erinnerung. Eine Niederwerfung, die 9 Todesopfer forderte. Bei einer Gedenk- und Protestdemonstration vor wenigen Wochen mordete das AKP-Regime erneut zwei Menschen. Ebenso noch frisch im Gedächtnis ist das Soma“unglück“ letzten Monats, das - aufgrund der Privatisierungspolitik, beständiger Verstöße gegen Sicherheitsbestimmungen und der Zurückschmetterung des parlamentarischen Antrags, frühere Arbeitsunfälle in Soma durch eine Parlamentskommission untersuchen zu lassen - über 300 Bergarbeitern das Leben kostete. Die blutige „Gesamtbilanz“ der 12jährigen AKP-Regierungszeit: über 14.000 ArbeiterInnen, die bei Arbeitsunfällen zu Tode kamen. Als offener Feind der Gewerkschafts- und Arbeiterbewegung ist die Türkei unter Erdogan weit davon entfernt, das ILO-Recht auf gerechte, sichere und gesunde Arbeitsbedingungen, auf Kollektivvertragsverhandlungen und dass Vereinigungs- und damit das Gewerkschaftsrecht zu verankern. Stattdessen verschlimmern sich die sozial-ökonomischen Verhältnisse, wird das Land ausverkauft, steigt die Armut, werden Arbeitskämpfe brutalst niedergeschlagen, Gewerkschaftsrechte eingeschränkt und die Arbeiterbewegung verfolgt. Nicht zuletzt steht Erdogan für die Diskriminierung, Verfolgung und Unterdrückung der Aleviten, Kurden, Armenier und anderer religiöser und ethnischer Gruppen. Das Massaker von Roboski, in welchem die türkische Luftwaffe vor zweieinhalb Jahren 34 junge kurdische Zivilisten, darunter 18 Kinder, das jüngste gerade einmal 12 Jahre alt, zerbombte, ist allen Kurden und Demokraten lebendig. Und gerade erst vor wenigen Tagen eröffnete das türkische Militär das Feuer auf eine Demonstration der Dorfbevölkerung gegen die Errichtung eines Miltiärstützpunktes in Lice in der nordkurdischen Provinz Amed (Diyarbakir). Dabei wurden wieder einmal zwei Aktivisten durch Schüsse getö­tet und zahlreiche weitere Menschen verletzt. Die Türkei ist ein Land in dem unterschiedliche Religionen, Konfessionen und Glaubensrichtungen existieren. Die autoritär und konservativ-islamistische AKP-Regierung unter Erdogan wertet diese Tatsache jedoch nicht als Reichtum. Sie versucht stattdessen, die Aleviten, Yeziden, Christen und andere religiöse Minderheiten mit aller Gewalt zu assimilieren. Der alevitische Glaube wird nicht anerkannt, andere Religionen nicht geduldet. Die Emanzipation der Frau wird zurückgedrängt, Frauenrechte mit Füßen getreten, Abtreibungen rigorosest unter Verbot gestellt und das „Heirats“alter für Mädchen herabgesenkt. Die Meinungsfreiheit wird permanent beschnitten, soziale Medien wie Facebook und Twitter zeitweise gänzlich verboten, sozialer Protest kriminalisiert, von den Straßen geprügelt und justiziell verfolgt. Und dem schmutzigen Kriegen des AKP-Regimes im Inneren der Türkei entsprechen die blutigen Hände nach Außen, die Blutspur der Aggression gegen Syrien. Ebenso eindeutig distanzieren wir uns im gegebenen Zusammenhang zugleich mit allem Nachdruck von jedem Rassismus, abendländischem Chauvinismus und rechter Demagogie á la FPÖ. Volle politischen Rechte und allgemeines Wahlrecht für alle, die hier leben!

Demokratisches Bündnis gegen Erdogan: AABF, AAGT, AAKM, ADHF, AGID, ALINTERI, AKS, AfA, ATIGF, AUGE, AvEG-Kon, Demokratisches Gemeinschaftsbündnis, DIDF, DIDF-Jugend, Feykom, Freiheit und Solidarität Österreich, FSG-Jugend, Der Funke, GLB, KJÖ, KOMintern, KPÖ, KSV, Kulturverein Nazim Hikmet, Linkswende, MigrantInnen Verband, ÖGJ, Offensive gegen Rechts, PdA, REVOLUTION, Revolutionärer Aufbau, Revolutionäre Jugend, Rote Falken, SJÖ, SLP, Solidar-Werkstatt, Sozial- und Arbeitsreferat der ÖH Uni Graz, TKP, VSStÖ, Young Struggle, YDG, YXK

Aufruftext Türkisch:

Erdoğan’a Hayır!

Emekçilerin ezilmesine, işçi ve sendikal harekete yapılan baskılara karşı!

Devrimcilerin yargılanmasına karşı ve Gezi Direnişi ruhuyla!

Alevi, Kürt, Ermeni ve diğer etnik ve dini azınlıklara dayatılan ayrımcılığa, baskıya ve zulme karşı!

Devlet baskısına, zulmüne, cinayet ve katliamlarına, otoriter AKP hükumetinin yürüttüğü kirli savaş politikalarına karşı!

Erdoğan’ın Viyana mitingine hayır!

Gerici AKP rejimine hayır!

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Haziran’da Viyana’ya geliyor.

Kısa süre önce Köln’de yaptığı gibi Viyana’da da bildik nutuklarını atacak. Hükümete yakınlığıyla bilinen Avrupalı Türk Demokratlar Birliği, „Ankara’nın yeni sultanı“na cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Avusturya’da kürsü oluşturmakla kalmıyor, AKP’nin gerici politikasını ve ürettiği gerilimleri de buraya taşıyor.

AKP hükümetinin politikası açıktır ki giderek artan bir şekilde otoriterleşmekte ve faşistleşmektedir.

Coşkulu Gezi hareketinin yaklaşık bir sene önce vahşet ve şiddetle nasıl bastırıldığı hala hafızalarımızda. Ezilenlere yapılan bu saldırılar, 9 cana mal oldu. AKP rejimi henüz geçtiğimiz haftalarda anma etkinliklerine ve eylemlere katılan iki insanı daha katletti.

Geçen ay meydana gelen ve AKP’nin özelleştirme politkalarının, güvenlik önlemlerinin sistemli bir şekilde göz yummasının, ve aynı ilçede daha önce meydana gelen iş kazalarıyla ilgili meclise sunulan araştırma önergesini reddetmesinin bir sonucu olarak, resmi aciklamalara göre 300 madencinin canına mal olmuş Soma “kazası“ da hafızamızda.

İş cinayetlerinde hayatını kaybeden 14.000 işçi, 12 yıllık AKP iktidarının kanlı bilançosunu gözler önüne sermektedir.

Sendika ve emek hareketinin tescilli düşmanı olan Erdoğan ve AKP hükümeti, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün belirlediği standartların hayata geçirilmesine, güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının oluşturulmasına, sendikalaşma baglaminda sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme hakkini korumaktan cok uzak bir durumdadir.

Bunun yerine sosyo-ekonomik koşullar ağırlaşmakta, ülke zenginlikleri peşkeş çekilmekte, tüm bu politikaların sonucunda açlık ve yoksulluk artmakta, işçi mücadeleleri şiddetle bastırılmakta, sendikal haklar sınırlandırılmakta, ve emek hareketinin önüne baski ve saldirilarla geçilmeye çalışılmaktadır.

Tüm bunların yanında Erdoğan, Alevilerin, Kürtlerin, Ermenilerin, ve diğer dini ve etnik grupların bastırılmasını ve ötekileştirilmesini temsil etmektedir.

İki buçuk yıl önce en genci 12 yaşında bile olmayan, 18’i çocuk 34 sivil Kürd’ün Türk savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldüğü Roboski katliamı tüm Kürtlerin ve demokratların hafızasında dipdiri durmaktadır. Bunun yanısıra, henüz birkaç gün önce Kuzey Kürdistan’ın Amed’e bağlı Lice ilçesinde kalekol yapımını protesto eden yöre halkına Türk askerleri ateş açarak, iki kişiyi öldürmüştür, birçok insanı da yaralamıştır.

Türkiye, birçok dinin, mezhebin ve farklı inancın bir arada bulunduğu bir ülkedir. Ancak Erdoğan önderliğindeki muhafazakar-İslamcı AKP rejimi bunu bir zenginlik olarak değerlendirmek yerine, Alevi, Yezidi, Hrıstiyan ve diğer dini azınlıkları tüm gücüyle asimile etmeye çalışmaktadır. Alevi inancı tanınmamakta, diğer dinlerin varlığına saygı gösterilmemektedir.

Kadının özgürleşmesi bastırılmaktadır. AKP hükümeti kadın haklarını ayaklar altına almış, kürtajı yasaklamış, kadınların „evlilik“ yaşını indirmiştir.

Düşünce özgürlüğü sürekli darbe almakta, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçları zaman zaman tümüyle yasaklanma, protestolara suç muamelesi yapılmakta, eylemciler sokak ortasında dövülmekte ve hukuk yoluyla bastırılmaktadır.

AKP rejiminin içerideki kirli savaş politikasıyla kana bulaşan elleri dışarıya da uzanmakta, hükümetin saldırgan politikası kan izlerini Suriye’ye de taşımaktadır.

Tüm bunlara karşı çıktığımız gibi, FPÖ tarzı batı menşeli sağ, şövenist ve ırkçı politikaları da çekinmeden karşımıza alıyoruz!

Burada yaşayan herkes için eşit politik haklar, seçme ve seçilme hakkı talep ediyoruz!